Sürgünde Onurlu Bir Yaşam

Sürgünde onurlu bir yaşam

"...Birden bire vurulmuş gibi kuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından bağırmadı
gidenleri geri çağırmadı baleti yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atların parıldayan nallarına...
" Nazım Hikmet

Sürgün, bu kelime birçok insan için romantizmi çağrıştırabilir, kimileri için ise mağdur olmayı. Ama asıl sürgünün anlamı -Yılmaz Güney'in, Mehmet Uzun'un, Ahmet Kaya'nın, Ho Şi Minh'in, Lenin'in ve daha birçok dünya devrimcisinin bir dönem Paris'te yaşamak zorunda kaldığı gibi-, yaşamayanların em-pati yapmakta zorlanacağı bir derinlik, trajedi barındırır.

Edward Said 'Kış Ruhu'nda bunu çok iyi anlatır. Yine benim 'Sürgün Araf ya da Öteki' başlıklı denemem bu konu hakkında yazılmıştı. Ülkeden uzakta yaşamak ve dönme yasağının olması. Gönüllü sürgün, küsme, protesto, yabancılaşma değil söz konusu olan. Yasak. Yasak nedeniyle gidememek, dönememek. Türkiye'de 12 Eylül darbesinden sonra, sol çevrede yaygın olan anlayış: 'Avrupa veya İskandinav ülkelerine iltica etmek doğru değil' vs idi. Sonra bu eleştiriyi getirenler de bir biçimde Avrupa ülkelerine iltica etmek zorunda kaldı. Ya da örgütleri koruyamadıkları kadrolarını idamlardan, işkencelerden, yargısız infazlardan, zindanlardan kurtarmak için yurtdışına göndermeye başladı. Bu konuda eleştiriler kişisel, münferit olarak kaldı. Bu empati yapmaktan yoksun, ilkel bakış açısı sürgünlere, Lenin'den, -Paris'te bulaşık yıkayarak hayatını kazanmaya çalışan- Ho amcaya, Yılmaz Güney'den, Ahmet Kaya'ya, Mehmet Uzun'a ve diğer politik mültecilere yapılan bir saygısızlıktı. Zaten sağ basın ve psikolojik harp dairesi sürgündeki devrimciler için iftira kampanyası açmıştı.

Oysa 12 Eylül darbesinden sonra Avrupa'ya giden sürgünler, yan gelip yatmıyor, keyif çatmıyordu. Dil sorunu, aş sorunu, barınak sorunu yaşarken bir yandan Türkiye'ye yönelik faaliyet yürütüyorlardı. Kamuoyu oluşturulup Türkiye cezaevlerine heyetler gönderiliyor, idamlara karşı yasal veya korsan gösteriler yapılıyor, bağış kampanyalarında cezaevlerine para yollanmaya çalışılıyordu. Gazete, dergi çıkarılıyor, paneller düzenleniyordu. Ama bu çalışmalar, sürgün ruh halini, yalnızlık duygusunu tedavi edemedi. Birçok arkadaşımız intihar etti. Ya da yoksulluk içinde öldü. Kimisi de, Türkiye'de bolca örneklerini gördüğümüz gibi lümpenleşti. Ya da eve kapandı. Ama Yılmaz Güney ve diğer özverili adsız kahramanlar gibi ülkeden uzakta da üretmeye devam eden sürgünler vardı. Ne yazık ki onların da birçoğu, memleket hasretiyle, Nâzım'ın, girişte alıntı yaptığım 'Salkım Söğüt' şiirinde betimlediği gibi yaralanıp düştüler. Erken gittiler. Yılmaz Güney sürgünde hayatını kaybettiğinde henüz kırk yedi yaşındaydı. Ahmet Kaya kırk üç.

12 Eylül darbesinin üzerinden neredeyse çeyrek yüzyıl geçti. O yaralar hâlâ sessizce kanıyor. 'Sessizce' diyorum çünkü ağız birliği etmişçesine tüm toplum susuyor. Bir avuç insanın dışında şairler, yazarlar, aydınlar susuyor. Üstelik bu susuş, Adorno'nun Austcwitz Toplama Kampı'nda gördükleri karşısındaki dehşet susuşu değil. Onun, 'Austcwitz'ten sonra şiir yazılamaz' diyerek faşizme karşı aldığı tavrına da benzemiyor. Bu susuş suç ortaklığını çağrıştırıyor. Bunun açıklaması salt korku ya da yaşanılan travma değil!

12 Eylül darbesinden zarar görmeyenler de susuyor ve o dönem unutturulmaya çalışılıyor. Yeni kuşak tarihin o karanlık sayfasını okuyamıyor. Belleksiz, kişiliksiz, heyecansız bir gençlik yaratılıyor.

Hiçbir siyasi analiz, psikanaliz o susan şair ve yazarları, 'aydınlan' haklı kılamaz. Bir avuç duyarlı insanın dışında, Yılmaz Güney'in benimsediği, insanı merkez alan toplumcu sanat yapmaya kimse yanaşmıyor. O bir avuç insanın da toz duman arasında, egemen medyanın yarattığı iletişim kirliliği içinde sesi duyulmuyor. İşte böyle bir ortamda Yılmaz Güney'in anılması, adına festival düzenlenmesi ayrıca bir anlam taşıyor.

Adil Okay
03 Aralık 2007 / Birgün Gazetesi

ANKET
 


Ahmet Kayanın En sevdiğiniz ALBÜMÜ
Beni Bul
Biraz Da Sen Ağla
Dokunma Yanarsın
Dosta Düşmana Karşı
Hoşçakalın Gözüm
An Gelir
Acılara Tutunmak
Başım Belada

(Sonucu göster)


YUSUF HAYALOĞLU
 
Yusuf Hayaloğlu
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Yusuf Hayaloğlu
Takma adı Yusuf Hayaloğlu
Doğum 1953
Tunceli
Ölüm 3 Mart 2009
İstanbul
Meslek Şair,Söz Yazarı 1953 - 2009

HAYATI
Akciğerindeki tümör nedeniyle uzun süredir kanser tedavisi gören Yusuf Hayaloğlu 56 yaşında hayata gözlerini yumdu.Akciğerinde oluşan ödem nedeniyle son 24 saatini yoğun bakım ünitesinde geçiren Hayaloğlu, evli ve 3 çocuk babasıydı.16 Kasım 2000 tarihinde hayatını kaybeden sanatçı
1953'te doğdu. Kardeşi Gülten Hayaloğlu ile evlendikten sonra şiirleri Ahmet Kaya müziğiyle birlikte popülerleşir. Sözlerinin çoğunluğunun Yusuf Hayaloğlu'na ait olduğu Yorgun Demokrat isimli Ahmet Kaya albümü 1987 yılında yayımlanır.Ahmet Kaya'nın 1988 yılında yayınlanan Başkaldırıyorum adlı albümünde yer alan iki şarkının söz yazarı yine Yusuf Hayaloğlu'dur.Hayaloğlu, Ahmet Kaya'nın ölümünün ardından Ahmet Kaya'ya hitaben İşte Gidiyorum adlı şiiri yazmıştır.

Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya'nın ağabeyiydi.Flash TV ve Kral TV 'de programlar yapan Hayaloğlu'nun cenazesi 4 Mart 2009 tarihinde önce Armutlu Cemevi'nden daha sonra ikindi namazının ardından Yeniköy mezarlığına defnedilmiştir.(MEKANI CENNET OLSUN)

Gözleri İntihar Mavi adlı şiir kitabı bulunan Hayaloğlu'nun, Hani Benim Gençliğim, Başım Belada, Adı Bahtiyar, Başkaldırıyorum, Ayrılığın Hediyesi, Yüreğim Kanıyor gibi şiirleri başta Ahmet Kaya olmak üzere birçok sanatçı tarafından bestelenmiş ve yorumlanmıştı.
ESERLERİ
 
--Kitapları--

Gözleri İntihar Mavi (Anka Yayınları)
"Dur... Ağlama Gözlerim" (Ağaç Kitabevi Yayınları, 2010) --Şiir Albümleri [değiştir]

Ah Ulan Rıza
Bir Acayip Adam
--Şiirleri--

İstanbul Acılar Kraliçesi
Demek Şimdi Gidiyorsun*Ah Ulan Rıza
Merhaba Nalan
İşte Gidiyorum
Asi Bir Küheylan
Topal Sevda
Beni Düşün,Unutma
Biz Üç Kişiydik
Bir Veda Havası
Ayrılığın Hediyesi
Başım Belada
Bir Anka Kuşu
Merhaba Nalan
Ceylan Seni Vuramam
İncinen Gurur
Dağlarda Kar Olsaydım
Adı Bahtiyar
Hani Benim Gençliğim
Hangi Ayrılık
Hayat Nedir Anne
Can Dostum
Ahmet Kaya ile tanışma
 
Koyu bir Fenerbahçe taraftarı olan Yusuf Hayaloğlu,kardeşi Gülten Hayaloğlu'nun Ahmet Kaya ile evlendikten sonra şiirleri Ahmet Kaya müziğiyle birlikte popülerleşir. Sözlerinin çoğunluğunun Yusuf Hayaloğlu'na ait olduğu Yorgun Demokrat isimli Ahmet Kaya albümü 1987 yılında yayımlanır.Ahmet Kaya'nın 1988 yılında yayınlanan Başkaldırıyorum adlı albümünde yer alan iki şarkının söz yazarı yine Yusuf Hayaloğlu'dur.Hayaloğlu, Ahmet Kaya'nın ölümünün ardından Ahmet Kaya'ya hitaben İşte Gidiyorum adlı şiiri yazmıştır.
Şair Yusuf Hayaloğlu gitti
 
Şair Yusuf Hayaloğlu gitti 03 Mart 2009 Salı 12:27 Onun dediği gibi 'Keşke yalan olsaydı." Şair ve söz yazarı Yusuf Hayaloğlu, 56 yaşında hayatını kaybetti. "Ayrılık hediyesi"ni bırakıp gitti Onlarca sanatçının okuduğu 'Dağlarda kar olsaydım' yada İbrahim Tatlıses'in meşhur 'Nankör kedi' gibi türkülerinin yaratıcısı şair Yusuf Hayaloğlu hayatını kaybetti. Bazen acı dinmez, bazen de yağmur.. sevgilim üzülme, her şey unutulur.. suskunuz bu aksam üstü, hasrete yanmışız, neylersin.." ve "birazdan kudurur deniz.. birazdan dalgaların sırtından, üst üste fışkıran rüzgarlar, bir intikam gibi saldırınca üstüne; yüzüne şarkılar çarpar, yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın.. sen artık buralarda duramazsın.." Bakırköy Acıbadem Hastanesi'nde solunum yetmezliği nedeniyle 8 gündür tedavi gören 56 yaşındaki ünlü şair Yusuf Hayaloğlu, bu sabah hayata gözlerini yumdu. Akciğerinde oluşan ödem nedeniyle son 24 saatini yoğun bakım ünitesinde geçiren Hayaloğlu, evli ve 3 çocuk babasıydı. ŞİİRLERİ SEVİLEN ŞARKILAR OLDU Veya 'Yorgun Demokrat'ın, 'Nazlıcan ve Bedirhan'ın, 'Hani benim gençliğim'in, 'Bir acayip adam'ın ve yüzlercesinin şairi Şiirleri başta Ahmet Kaya olmak üzere birçok sanatçı tarafından şarkı olarak bestelenen Hayaloğlu, Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya'nın da ağabeyiydi. Ahmet Kaya'nın sevilen birçok şarkısının söz yazarıydı. KEŞKE BİR YALAN OLSAYDIM! ''Gözleri İntihar Mavi'' adlı şiir kitabı bulunan Hayaloğlu'nun ünlü şarkıları şunlardı: -''Hani Benim Gençliğim'', BU UNUTULMAZ TÜRKÜ DE ONUN ESERİYDİ... Şu dağlarda kar olsaydım olsaydım Bir asi rüzgâr olsaydım olsaydım Arar bulur muydun beni beni Sahipsiz mezar olsaydım olsaydım Şu yangında har olsaydım olsaydım Ağlayıp bizâr olsaydım olsaydım Belki yaslanırdın bana bana Mahpusta duvar olsaydım olsaydım Şu bozkırda han olsaydım olsaydım Yıkık perişan olsaydım olsaydım Yine sever miydin beni beni Simsiyah duman olsaydım olsaydım Şu yarada kan olsaydım olsaydım Dökülüp ziyan olsaydım olsaydım Bu dünyada yerim yokmuş yokmuş Keşke bir yalan olsaydım olsaydım



More Cool Stuff At POQbum.com

 
Bugün 3 ziyaretçi (30 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol