Yorum Ahmet Kaya'nın Linç Edildiği O Gece
small font medium font large font
image

Ahmet Kaya'nın linç edildiği "o gece"nin perde arkası ilk kez aralandı. Kaya'ya "sünnetsiz pezevenk" diyen kimdi? Serdar Ortaç ve Reha Muhtar ne yaptı?  
     
Ahmet Şık/Nokta Dergisi

10 Şubat 2007, Ahmet Kaya'nın ödül almak üzere gidip canını zor kurtardığı Magazin Gazetecileri Derneği ödül töreninin sekizinci yıldönümü… O gece linç gerçekleştirilemedi ama medyatik linç süreci resmen başlamış oldu. İpi çeken manşet, Kaya'yı gûya  "Kürdistan haritası" önünde şarkı söylerken gösteren Hürriyet'ten geldi. Fotoğrafın kurgu olduğu mahkemede ortaya çıktı ama iş işten geçmişti. Gülten Kaya, sekizince yılda Nokta'ya o geceyi ve ardından gelen yalnızlaştırma sürecini anlattı.

 

Smokinli erkekler, tuvaletli kadınlar … Hepsi ayağa fırlamış bağırıp küfrediyorlar… Toplu bir histeri krizi manzarası bu… Fonda, havada  uçuşan çatal bıçaklar görünüyor… Bu hengâmede oturduğu yerden olanlara bir anlam vermeye çalışan bir çift göz geliyor ekrana. Önünde, olası bir linçi engellemek için etten bir duvar ören garsonlar ve onların önünde telaşla görüntü almaya ya da sorular sormaya çalışan bir medya ordusu…

 

Görüntüler bundan 8 yıl öncesine, 12 Şubat 1999'a ait: "Televole cumhuriyeti" vatandaşları için hayli prestijli sayılan bir ödül töreninden,  Magazin Gazetecileri Derneği'nin gecesinden… O gece linç girişimi başarıya ulaşamamıştı ama medyatik linçin ilk ilmeği başarıyla atılmıştı. O geceden sonra Ahmet Kaya ruhen de bedenen de bir daha eskisi gibi olamadı. Türkiye'yi terk etmek zorunda kaldı, kısa bir süre sonra da yurtdışında öldü. Bütün bunların nedeni, ödülünü aldıktan sonra yaptığı şu kısa konuşmaydı: "Ben bu ödülü İnsan Hakları Derneği, Cumartesi Anneleri, tüm basın emekçileri ve Türkiye halkı adına alıyorum. Çok teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var; şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayınlayacağım albümümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum. Yayınlamazlarsa da Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını da bilmiyorum."

 

Ahmet Kaya'ya bir anlamda sonun başlangıcını yaşatan, onu ölümün kucağına iten linç gecesinin 8. yıldönümünde, o gece neler yaşandığını hayat arkadaşı Gülten Kaya anlattı. 

Eleştirilerde adı sıkça geçen şarkıcılar Serdar Ortaç ile Ercan Saatçi ve Posta Gazetesi magazin yazarı Şenay Düdek ise asistanları aracılığıyla bu konuda konuşmayacaklarını söylediler.

 

Gülten Kaya sorularımızı şöyle cevapladı:

 

 

Okurlarımıza o gece neler yaşandığını hatırlatabilir misiniz?

Bilindiği gibi Magazin Gazetecileri Derneği'nin ödül gecesiydi. Ahmet Kaya da o gece ödülünü aldı ve müzikle ilgili tüm medya temsilcilerinin olduğu bir yerde -ki söylediklerinin onlar açısından haber değeri taşıdığını düşünüyordu- yeni repertuarından söz etti. Daha "Kürtçe" kelimesi ağzından yeni çıkmıştı ki linç güruhu hareketlendi. Küfürler başladı. Buna karşılık Ahmet, "Ben bin yıldır bir arada yaşayan Kürt ve Türk halklarının kardeş olduğunu, binlerce yıl daha bir arada yaşayacağına ve yaşaması gerektiğine inandığımı her yerde söyledim. Ama Kürt realitesini de kabul etmek zorundasınız" yanıtını verdi. Ama bu sırada zaten çatallar bıçaklar havada uçuyordu. Orada, bir takım kişiler üzerinden öyle bir grup psikolojisi oluşturuldu ki, birisi kalkıp provokatörlük görevini üstlendi...

 

 

O birisi kim?

Mesela eşimin hemen ardından sahneye çıkan Serdar Ortaç. Sahnede okuduğu şarkı sözünü bir anda değiştirerek, "Bu devirde kimse sultan değil padişah değil. Atatürk yolunda Türkiye! Bu vatan bizim, ellerin değil!" diyordu. Bu şarkı üzerine iyice gerildi ortam. Şenay Düdek Ahmet'e, "Sünnetsiz pezevenk" diye bağırıyordu. Bu hakareti de başka bir halk üzerinden yöneltiyor ve bu kadın maalesef bir gazetede köşe yazarı. Köşesinde de bindiği bir taksinin şoförünün bir PKK'linin kulağını nasıl kestiğini ve anahtarlık yaptığını anlatıyordu ballandırarak. Bunun adı ırkçılıktır. Sonra Ercan Saatçi, Tuncay Önder, Erdal Acar ve onun bir grup adamı vardı provokasyon grubunun içinde. Bir başkası, Reha Muhtar çıkıp memleket bölündüğü için memleketim şarkısını okutuyor. Birden 10. Yıl marşı sahne alıyor. Herkes hezeyan içinde. Zaten grup psikolojisi böyledir, insanlar katılmak zorunda da hissediyor kendilerini...

 

 

Ama katılmayanlar da olmuştur herhalde?

Yani olmuştur tabii. Ama tarafsız kalmak dahi bu linçe onay vermektir bence. Bir tek kişi kalkıp da "bir dakika, bu adam ne dedi bir dinleyelim. Ne demek istedi bir anlayalım" demedi. Sonrasında da söylenmedi. Bir insanın, kendi ana dili de olan farklı bir dilde şarkı söyleyecek olması bu ülkeye ne gibi zarar verir diye sormadı kimse. Nasıl bir sindirilmişliktir, nasıl bir korkudur anlamıyorum. Zaten bizi bu günlere taşıyan da bu korku. Bu nedenle de eşim yapayalnız bırakıldı. Onu yalnız bırakanların bugün gelinen vahim noktada hiçbir şeyden şikâyetçi olmaya hakları yok.

 

 

Yani o gece sizi korumaya çalışanlar olmadı mı hiç?

O camianın içinden sadece Mehmet Aslantuğ'un adını söyleyebilirim. Kendisiyle o geceye dek tanışmamıştık. Bize çatal bıçak fırlatılmaya başladığında önümüzde durup kendini siper etmeye çalıştı. Benim için çok özel bir insan olduğunu düşünüyorum. Özel olarak o geceki tavrını çok değerli buluyorum. Hiç tanışmıyorduk ama o gece orada en doğru tavrı gösteren kişiydi. Sonrasında birkaç kez karşılaştık, selamlaştık. Her karşılaşmamızda bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını sormuştur. Magazin basınından Ali Çınar, Nurettin Soydan, Aslan Güven ve Uğur Güneri'nin adını sayabilirim bizi korumaya çalışanların arasında. Ve elbette ki otelin garsonları. Her biri önümüzde durup kendilerini siper ettiler bize. Sadece bize dikkatli olmamızı söylediler, onun dışında bir diyalog geçmedi. Sesiz ve içtenlikle yapılan, sevdikleri ve dinledikleri bir sanatçıyı koruma, linçe karşı çıkma güdüsüydü bu.

 

 

O gecenin "kahramanlarının" arasında adı en çok geçen kişi Serdar Ortaç oldu. Hatta size bir mektup yazarak özür dilediği söylendi. Ne yazdı mektubunda?

Serdar Ortaç hiçbir zaman mektup yazıp özür dilemedi. Bu doğru değil. Sadece dolaylı yollardan mesajlar gönderdi, ortak tanıdıklarımıza mail'ler göndermiş. O gece çok yanlış anlaşıldığını, Ahmet Kaya'nın şarkılarıyla var olduğunu, onu inanılmaz sevdiğini, çok huzursuz olduğunu ve bağışlanmak istediğini, özür dilediğini belirten şeyler yazmış. Samimi olsa, bunu bana yazacağına, kullanabildiği kürsülerden halka açıklardı. Kamuoyu önünde çıkıp tabiri caizse diyecek ki, "Hata ettim, ben bir bok yedim!" Ama bunu yapacak cesareti yok. Şimdi de Eurovision şarkı yarışmasında Türkiye'nin İngilizce okunacak bir parçayla temsil edilmesini savunuyor. O zaman Ahmet'e neden karşı çıktın? Bu duruma Ahmet'in bir şarkısının sözüyle yanıt vermek gerekirse, "Bu ne yaman çelişki."

 

 

ANKET
 


Ahmet Kayanın En sevdiğiniz ALBÜMÜ
Beni Bul
Biraz Da Sen Ağla
Dokunma Yanarsın
Dosta Düşmana Karşı
Hoşçakalın Gözüm
An Gelir
Acılara Tutunmak
Başım Belada

(Sonucu göster)


YUSUF HAYALOĞLU
 
Yusuf Hayaloğlu
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Yusuf Hayaloğlu
Takma adı Yusuf Hayaloğlu
Doğum 1953
Tunceli
Ölüm 3 Mart 2009
İstanbul
Meslek Şair,Söz Yazarı 1953 - 2009

HAYATI
Akciğerindeki tümör nedeniyle uzun süredir kanser tedavisi gören Yusuf Hayaloğlu 56 yaşında hayata gözlerini yumdu.Akciğerinde oluşan ödem nedeniyle son 24 saatini yoğun bakım ünitesinde geçiren Hayaloğlu, evli ve 3 çocuk babasıydı.16 Kasım 2000 tarihinde hayatını kaybeden sanatçı
1953'te doğdu. Kardeşi Gülten Hayaloğlu ile evlendikten sonra şiirleri Ahmet Kaya müziğiyle birlikte popülerleşir. Sözlerinin çoğunluğunun Yusuf Hayaloğlu'na ait olduğu Yorgun Demokrat isimli Ahmet Kaya albümü 1987 yılında yayımlanır.Ahmet Kaya'nın 1988 yılında yayınlanan Başkaldırıyorum adlı albümünde yer alan iki şarkının söz yazarı yine Yusuf Hayaloğlu'dur.Hayaloğlu, Ahmet Kaya'nın ölümünün ardından Ahmet Kaya'ya hitaben İşte Gidiyorum adlı şiiri yazmıştır.

Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya'nın ağabeyiydi.Flash TV ve Kral TV 'de programlar yapan Hayaloğlu'nun cenazesi 4 Mart 2009 tarihinde önce Armutlu Cemevi'nden daha sonra ikindi namazının ardından Yeniköy mezarlığına defnedilmiştir.(MEKANI CENNET OLSUN)

Gözleri İntihar Mavi adlı şiir kitabı bulunan Hayaloğlu'nun, Hani Benim Gençliğim, Başım Belada, Adı Bahtiyar, Başkaldırıyorum, Ayrılığın Hediyesi, Yüreğim Kanıyor gibi şiirleri başta Ahmet Kaya olmak üzere birçok sanatçı tarafından bestelenmiş ve yorumlanmıştı.
ESERLERİ
 
--Kitapları--

Gözleri İntihar Mavi (Anka Yayınları)
"Dur... Ağlama Gözlerim" (Ağaç Kitabevi Yayınları, 2010) --Şiir Albümleri [değiştir]

Ah Ulan Rıza
Bir Acayip Adam
--Şiirleri--

İstanbul Acılar Kraliçesi
Demek Şimdi Gidiyorsun*Ah Ulan Rıza
Merhaba Nalan
İşte Gidiyorum
Asi Bir Küheylan
Topal Sevda
Beni Düşün,Unutma
Biz Üç Kişiydik
Bir Veda Havası
Ayrılığın Hediyesi
Başım Belada
Bir Anka Kuşu
Merhaba Nalan
Ceylan Seni Vuramam
İncinen Gurur
Dağlarda Kar Olsaydım
Adı Bahtiyar
Hani Benim Gençliğim
Hangi Ayrılık
Hayat Nedir Anne
Can Dostum
Ahmet Kaya ile tanışma
 
Koyu bir Fenerbahçe taraftarı olan Yusuf Hayaloğlu,kardeşi Gülten Hayaloğlu'nun Ahmet Kaya ile evlendikten sonra şiirleri Ahmet Kaya müziğiyle birlikte popülerleşir. Sözlerinin çoğunluğunun Yusuf Hayaloğlu'na ait olduğu Yorgun Demokrat isimli Ahmet Kaya albümü 1987 yılında yayımlanır.Ahmet Kaya'nın 1988 yılında yayınlanan Başkaldırıyorum adlı albümünde yer alan iki şarkının söz yazarı yine Yusuf Hayaloğlu'dur.Hayaloğlu, Ahmet Kaya'nın ölümünün ardından Ahmet Kaya'ya hitaben İşte Gidiyorum adlı şiiri yazmıştır.
Şair Yusuf Hayaloğlu gitti
 
Şair Yusuf Hayaloğlu gitti 03 Mart 2009 Salı 12:27 Onun dediği gibi 'Keşke yalan olsaydı." Şair ve söz yazarı Yusuf Hayaloğlu, 56 yaşında hayatını kaybetti. "Ayrılık hediyesi"ni bırakıp gitti Onlarca sanatçının okuduğu 'Dağlarda kar olsaydım' yada İbrahim Tatlıses'in meşhur 'Nankör kedi' gibi türkülerinin yaratıcısı şair Yusuf Hayaloğlu hayatını kaybetti. Bazen acı dinmez, bazen de yağmur.. sevgilim üzülme, her şey unutulur.. suskunuz bu aksam üstü, hasrete yanmışız, neylersin.." ve "birazdan kudurur deniz.. birazdan dalgaların sırtından, üst üste fışkıran rüzgarlar, bir intikam gibi saldırınca üstüne; yüzüne şarkılar çarpar, yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın.. sen artık buralarda duramazsın.." Bakırköy Acıbadem Hastanesi'nde solunum yetmezliği nedeniyle 8 gündür tedavi gören 56 yaşındaki ünlü şair Yusuf Hayaloğlu, bu sabah hayata gözlerini yumdu. Akciğerinde oluşan ödem nedeniyle son 24 saatini yoğun bakım ünitesinde geçiren Hayaloğlu, evli ve 3 çocuk babasıydı. ŞİİRLERİ SEVİLEN ŞARKILAR OLDU Veya 'Yorgun Demokrat'ın, 'Nazlıcan ve Bedirhan'ın, 'Hani benim gençliğim'in, 'Bir acayip adam'ın ve yüzlercesinin şairi Şiirleri başta Ahmet Kaya olmak üzere birçok sanatçı tarafından şarkı olarak bestelenen Hayaloğlu, Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya'nın da ağabeyiydi. Ahmet Kaya'nın sevilen birçok şarkısının söz yazarıydı. KEŞKE BİR YALAN OLSAYDIM! ''Gözleri İntihar Mavi'' adlı şiir kitabı bulunan Hayaloğlu'nun ünlü şarkıları şunlardı: -''Hani Benim Gençliğim'', BU UNUTULMAZ TÜRKÜ DE ONUN ESERİYDİ... Şu dağlarda kar olsaydım olsaydım Bir asi rüzgâr olsaydım olsaydım Arar bulur muydun beni beni Sahipsiz mezar olsaydım olsaydım Şu yangında har olsaydım olsaydım Ağlayıp bizâr olsaydım olsaydım Belki yaslanırdın bana bana Mahpusta duvar olsaydım olsaydım Şu bozkırda han olsaydım olsaydım Yıkık perişan olsaydım olsaydım Yine sever miydin beni beni Simsiyah duman olsaydım olsaydım Şu yarada kan olsaydım olsaydım Dökülüp ziyan olsaydım olsaydım Bu dünyada yerim yokmuş yokmuş Keşke bir yalan olsaydım olsaydım



More Cool Stuff At POQbum.com

 
Bugün 11 ziyaretçi (207 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol